Bölüm 4 - Bilgi'yi Kandırmak

23 5 3
                                    

...

  Konsey'in kararına anlam veremeyen Kürşat, henüz bütün sorularına cevap bulamamıştı. Kafasının üzerinde birçok soru işareti vardı. Birini cevaplamaya kalksa bir tanesi gidiyordu yerine daha fazla soru işareti geliyordu.

Babil şehrini kim kurdu? Kimler seyyah olabilir? Kehanet neydi? Astral dünyada Babil'den başka şehir var mıydı? Teknoloji ne kadar gelişmişti?

Bütün sorularına zaman içerisinde cevap bulmayı ümit etti. Karnı guruldayınca yeni bir soru işareti ortaya çıktı: Babil'de ne yenir?

"O ses karnından mı geldi?" diye sordu Billur.

"Sanırım yemek yesek iyi olacak." diye cevapladı Kürşat.

...

Yemek yedikten sonra kütüphaneye gittiler. Kütüphane dışardan Konsey Biansı'ndan daha büyük aynı tarzda yapılmış bir binaydı. Çatısını büyük ve uzun sütunlar taşıyordu.

İçeriye girdiklerinde Kürşat gözlerine inanamadı çünkü bu kadar kitabı  bir arada daha önce hiç görmemişti.

"Evet, şimdi n'apıyoruz?" dedi Kürşat.

"Önce kütüphaneciyi bulmamız gerek." diye cevapladı Billur.

"Kütüphaneci mi?" diye sordu Kürşat.

"Evet. Burayı O inşa etti ve bir tek O yönetiyor. Buna bayılacaksın Kürşat." dedi Billur.

Kürşat iyice meraklanmıştı. Yüksek rafların arasında karınca gibi hissediyordu kendini. Biraz daha ilerleyince bir köprü gördü. Köprüden aşağı baktı ve aşağı doğru birçok kat olduğunu fark etti. Zemin katı göremiyordu. Acaba asansörle mi iniliyordu yoksa merdiven mi? Asansör gibi bir sistem olmasını umud etti. 

Kürşat bunları düşünürken bir anda rüzgar sesiyle irkildi. Biraz daha dikkat kesilinde aslında bu rüzgardan çok kuşun kanat çırpması gibi bir ses olduğu kanısına vardı. Ses iyice yaklaşınca bu sesin küçük bir kuşa ait olmadığını anladı. Yukarı baktığında tüyleri gökkuşağı gibi rengarenk ve parlak, gözleri simsiyah bir baykuş köprüye konuverdi. Kürşat bu baykuşun karşısında donakalmıştı.

"İlk kural:Kitap ödünç almak kesinlikle yasaktır. Teklif dahi edilemez." dedi baykuş ve devam etti: "Yüz yıllardır alıp da getiren Babilli görmedim. Ben de bu kuralı koydum. Merhaba Billur nasılsın canım." dedi Billur'a dönerek. Sonra Kürşat'a baktı: "ve yanında bir yabancı getirmişsin." dedi şüpheci bir ifadeyle.

"Merhaba Metis, görüşmeyeli uzun zaman oldu, tüylerin her geçen gün daha göz alıcı oluyor." dedi Billur.

"Ah teşekkür ederim hayatım yaşlı bir peçeli baykuş* için biraz fazla bakımlıyım biliyorum. Genç kalmaya çalışıyorum hayatım." dedi Metis ve bir kanadı ile Kürşat'ı göstererek: "Bu insan Babilli değil öyle değil mi? Onu buralarda hiç görmedim. Babilli olsa kesin görürdüm. Ayrıca Babilli'ye de benzemiyor. Kimsin sen çocuğum? Nerden geldin bakalım?" diye sordu Metis.

Billur Kürşat'ın pot kırmaması için soruya cevap verdi: "Arkadaşım bir gezgin, onu buralarda görmemen normal. Adı Kürşat." dedi Billur.

"Demek Kürşat ha? bu ismi ilk defa duyuyorum. Nerden geldim demiştin?" diye sordu Metis. Kürşat'ın gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerini bir an olsun Kürşat'tan ayırmamıştı.

"Şam'dan geliyorum efendim. Çölde fırtınaya yakalandım. Aracım arızalandı. Ben de arkadaşım Billur'a haber verdim bana yardımcı oldu sağolsun." dedi Kürşat yüzünde yalancı bir gülümsemeyle.

"Çok hızlı yalan söylüyorsun Şamlı Kürşat Efendi. Bir baykuşu kandıramazsınız hele peçeli baykuşu hiç!" dedi ve Billur'a döndü: "Dökül bakalım doğruları Billur Hanım, kim bu çocuk, neden yalan söylüyor bana?" dedi.

Billur dirseğiyle Kürşat'ın kolunu dürttü ve Metis'e dönerek: "Metis, Konsey'in emri. Gizli görev olduğu için pek bir şey söyleyemeyeceğim. Fakat sana şu kadarını söyleyebilirim. Kürşat, Dünya'dan geldi." dedi.

 "Dünya mı? küçük baykuşların olduğu yer mi?" dedi ve kahkahayı bastı Metis.

"Evet Metis, geç dalganı sen." dedi Billur ve ardından o da kahkahayı bastı.

Bir anda Metis gülmeyi bıraktı ve: "Tamam. Kütüphanede ne istiyorsanız yapın. Bi sorun olursa ben burdayım. Seslenirseniz gelirim. Dediğim gibi kitap almak falan yok." diye tembihledi.

"Tamam Metis teşekkür ederiz." dedi Billur.

  Metis köprüden aşağı doğru atlamak için köprünün korkuluklarına kondu ve uçmadan önce Kürşat'a öfkeli bir bakış attı. Kürşat'ın dizlerinin bağı çözülmüştü. Bu kuştan çok korkmuştu. Bir an önce kütüphaneyi terk etmek istiyordu. Aslında yalan söylemek istememişti fakat bilmediği bir yerde bilmediği bir şekilde insanlar ondan bir şeyler bekliyorlardı ve Kürşat bunu nasıl başaracağını bilmiyordu. Belki de başaramayacaktı. Sahi neyi başaracaktı? Bütün bu soruların cevabını bulmak istedi. Fakat bu cevapları zamanla alacağından emindi.

"Korkma Kürşat, Metis sana bişey yapmaz. Sadece yabancıları sevmiyor o kadar. Ayrıca sen seyyah olacaksın bi de kuştan mı korkuyorsun?" dedi Billur alaycı bir ifadeyle.

"Sadece ürktüm. Normal değil mi? Ben astrale çıktım diye düşünürken neler geldi başıma. Sahi? Vücuduma ne olacak? Ortada kaldım iyi mi?" dedi Kürşat.

"Merak etme" dedi Billur. "Sen astrale çıkarken ben bedenini yatağa yatırdım üstünü bile örttüm." diye ekledi.

"Teşekkür ederim." der gibi başını salladı Kürşat.

...

  Uzunca süre araştırma yaptıktan sonra Billur Kürşat'ın yanına geldi: "Sanırım buldum, bir ipucu olabilir. Seyyah belli vakitlerde gelmiş. Fakat sürekli kimliğini gizlediği için kimse seyyah aslında kim bilmiyor. Sanırım başka bişey bulamayız burda." dedi.

"Metis'e sorsak söylemez mi bilgili bi abiye benziyordu." dedi Kürşat.

"Konsey bunu gizli yürütmemizi istedi. Sanırım Kahin'e gitmemiz gerekecek." dedi Billur.

Kürşat ve Billur'un Kahin'den başka şansları yoktu. Çünkü Kürşat'a en iyi yol gösterebilecek olan Kahin'di.

...

                                                                *peçeli baykuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                                                *peçeli baykuş

Astral SeyyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin