KIRILIŞ

1.2K 84 34
                                    


Yer altında ölümü dahi hak etmeyen şeytanlarla dolu zindanlar.

Çıkışı olmayan bir labirent.

Yalanlar.

Sırlar.

Entrikalar.

Lanet.

Kan.

Savaş.

Lilyum için bunların hiçbiri yeni sayılmazdı. Çünkü o değersiz bir insandan peydahlanmış, istenmeyen bir piçti ve kötülüğün en saf hali olan Sürgünlerle birlikte zindanlarda yaşıyordu ve tek sahip olduğu rüyalarında onu ziyaret etmeyen tenezzül eden biriydi ve ne yazık ki beş yaşını geçeli epey olduğundan bu; partinin sesini açmaktan başka bir halta yaramıyordu.

Aslına bakarsanız hayatı yine de hiç fena değildi. Bir şekilde bir gün güneşi teninde hissetmek için hatta şanslıysa küf ve mantar dışında bir koku duyabilmek için ufak bir şansı vardı.

Ta ki minik bir hata yapana kadar.

Şimdi duymak istemediği şeyleri öğrenmek için insanların gerekiyorsa derisini soymak ve üzerlerine asit dökmek zorundaydı.

Çünkü artık bir İşkence Uzmanıydı. Cellâttı.

Artık o da şeytanlardan biriydi.

Yani ölmeyi bile hak etmeyecek kadar lekeliydi.
***
21. Gün
Onu bu gece öldürecektim ve bunu değiştirebilecek hiçbir şey yoktu.

Hareketlerimi takip eden gözlerin kafesinde ileri doğru sürüklenirken altı yüz sene önce inşa edilmiş yosunlu duvarın çıkıntılarını ellerimle takip ettim. Taştan gelen ani soğuk kasılmış kaslarımı elektrik akımı gibi yakmıştı.

Vücudum ürperirken aniden göz göze geldik. Bakışlarımı ondan koparmak istemiştim ancak ne kadar denersem deneyeyim, gözaltlarındaki morluğu, içine göçmüş yanaklarını, damarlı gözlerini zihnim vakumluyordu. Üzerinden yayılan keskin alkol kokusu ve giysileri önyargıya mahal vermeyecek derecede klişeydi.

Elimdeki hapa baktım. Beyazdı. Masumiyetin beyazı. Hah!

Buradan çıktığımda hala masum kalmamı sağlayacaktı; İnsanlar hatırladıkları kadar vardı.

Masumiyet.

Ahlak.

Hepsi ufacık anılara bağlıydı.

Hapı üzerimde çivilenmiş bakışlara göstererek dişlerimin arasına aldım. Kadın hatırlamam gereken hiçbir şey bilmiyordu. Mümkün değildi.

Bunu bilerek, bunu beynimde dile getirerek içecektim hapı. Ne kadar canavar olduğumu bilmek zorundaydım.

Başka seçeneklerim de vardı. Ama ona işkence edecektim.

Ve bunları hatırlamayacaktım bile.

Bıçağı elime alıp asitli toza batırdım. İnsanların en temel içgüdüsü hatırlanmak üzerine kuruluydu. Çocuk yapardık çünkü bizim anımızı biri sürdürmeliydi, oraya buraya sıçardık çünkü bizden bir parça kalmalıydı orada ve yıkardık dökerdik parçalardık çünkü en küçük toz sineğinin bile hatırlamasına ihtiyacımız vardı.

"İki türlü de öleceksin tatlım. Dökül!" Ve bu kadın hatırlanmayacaktı. Cellâdı tarafından bile.

Çıkmış rujundan kalan izle grileşmiş dudakları titredi. Nefes nefese kalırken öksürük krizine boğuldu. İç organlarım eriyip karnıma akmıştı, midem öyle bulanıyordu ki sonunda cesedinin üzerine kusacağıma emindim. Neyse ki tüm bunlar unutulup gidecekti.

Gırtlağından sessiz bir çığlık yükseldi. "Lütfen. Hiçbir şey bilmiyorum. Yemin ederim."

Yanlış cevaptı.

Beklediğim gibi.

Gözlerimi yumdum ve bıçağı batırmadan önce dişlerimin arasındaki hapı dilimden aşağıya yuvarladım.

İşte gösteri başlıyordu.

-

Merhaba öncelikle okuduğunuz için teşekkür ederim :D

Kaçak'tan sonra hemen yeni bir hikayeye girişmek istedim. Eğer devamını okumak istiyorsanız ve tüm düşünceleriniz için yorum bırakmayı unutmayın! İsteğe göre hemen bölümleri koymaya başlayacağım ^^

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 06, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KIRILIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin